13 Aralık 2015 Pazar

Maori Dövmesi

Yeni Zelanda'nın en ilgi çekici özelliklerinden biri de yerli halkı Maorilere has dövmeleri. Bugünkü ve genel anlamıyla ya da kullanımıyla onlara Maori dövmeleri yerine, Maori desenlerinden esinlenilmiş dövmeler demek belki de daha doğru.

Avrupalıların, Aotearoa'ya (Aotearoa;Yeni Zelanda'ya Maorilerin verdiği ad) gelişinden önce yazılı bir dili olmayan Maoriler hikayelerini dilden dile dolaşan masalları, oymacılıkları ve dövmeleri ile anlatmaktaymışlar. Bu nedenle birbirinden güzel oyma eserleri ve dövmelerindeki çizgiler anlamlara sahip.

Aslında Maorilerin dövmesi, genel olarak bilinenden, iğneli iz yönteminden biraz farklı, cilde bıçak yardımıyla yaralar açarak ve bunların boyanması ile yapılıyor ve 'moko' olarak adlandırılıyor. Tahmin edersiniz ki geleneksel yöntem oldukça acılı ve Maorilerin kutsal bulduğu şekliyle dövmenin işlenmesi sırasında acıyla bağırmamak gerekiyor. Geleneksel Maori dövmeleri daha çok yüze yapılıyor, erkeklerin tüm yüzü, kadınların ise çeneleri ve dudaklarına işleniyor ve şekiller ise bağlı bulundukları kabileyi ve yaşamlarını temsil eden hikayelerle donanıyor. Moko, hala kullanımda ve genellikle Maori sanatçılar tarafından Maorilere uygulanıyor. Tabi siz de bir Moko artistine gidip taşımak istediğiniz hikayeleri anlatıp bunu çizmesini ve size uygulamasını isteyebilirsiniz.

Aşağıda geleneksel olanlara örnekler görebilirsiniz.

Caren Fox - Hakim
Tame Iti - Maori aktivist




















Aşağıda da daha güncel ve popüler uygulamalara bazı örnekler bulabilirsiniz.

All Blacks player Manu Nonu
All Blacks player Sonny Bill Williams



















Tabi siz de online pek çok örnek bulabilirsiniz.


https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

24 Kasım 2015 Salı

Yeni Zelanda'nın Bayrağı ve Referandum

Yeni Zelanda bugünlerde bayrağını değiştirmek için referanduma gidiyor.

Bu mevcut Yeni Zelanda Bayrağı


Bayrak değişikliği tartışması bir süredir devam ediyordu. Değişikliği en çok isteyen ve bu konuyu sürekli gündemde tutan ülke başbakanı John Key, Yeni Zelanda'nın bayrağının yenilenmesini elzem görüyor. Halkın bir kesimi eski bayrağın kalmasını isterken, bir bölümü ise bayrağın yenilenmesinde sakınca görmezken, yine de ülkede bayrak yenileme çalışmalarına harcanacak rakamlar yerine çok daha önemli konulara kaynak ayrılması gerektiğini düşünüyor.

Tüm eleştirilere rağmen referanduma karar verildi ve tüm hazırlıklar tamamlandı. Referanduma ve yeni bayrak önerilerine ilişkin bilgilendirme broşürü, 5'e indirilmiş bayrak önerileri, nasıl oy kullanılacağına dair bilgilendirme broşürü ile beraber herkese posta gönderildi. Bilgilendirmeler 25 dilde yapılırken, yeni bayrak için önerilen desenlerin on bini aşkın olduğu iletildi.

Şimdi ne olacak? Referanduma gidilen 5 yeni bayrak deseni arasında 1'den 5'e oylama yapılacak, en çok beğenilene 1, sonra dileğe göre 2,3.. ayrıca her desene bir oy ve sıralama vermek gerekmiyor. Bu ilk referandum için oy kullanma süresi 20 Kasım - 11 Aralık arasında olacak. Yapılacak olan seçiminizi size gönderilmiş ücretsiz zarf içinde oy merkezine göndermek. Buradan birinci çıkan desen ile eski bayrak arasında ikinci bir referandum da 3 - 24 Mart tarihleri arasında olacak. Yani tüm bu maceranın sonunda Yeni Zelanda'nın bayrağı değişmeyebilir.

John Key'in dediği gibi mevcut bayrak Avustralya bayrağına çok benziyor ve Yeni Zelanda'nın kendi kimliğini ortaya koyacak daha güzel bir seçenek olabilir. Merakla sonucu bekliyorum.

Aşağıda referandumda önerilen bayrak modellerini görebilirsiniz. Hepsinin tarih ve Maori kültürü ile bir bağlantısı var, ama ben biraz sadelik seviyorum galiba ;)










Bonus : Bu da Avustralya bayrağı

Bu da Avustralya'nın bayrağı


https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

15 Kasım 2015 Pazar

Auckland'da Sosyal Ortam - Meetup

Auckland, şehrin kuzeyinden bakınca harika bir silueti olan çok güzel ve küçücük sayılabilecek bir şehir. Nüfusu yaklaşık bir buçuk milyon ancak şehrin çok katlı olmayan, bahçeli evleri dolayısıyla şehir oldukça geniş bir alana yayılmış durumda. Bu nedenle şehir merkezi neredeyse deniz kenarından yukarı bir yokuş şeklinde uzanan Queen Street'den ibaret. Sehir merkezi oldukça canlı ve daha çok bir Asya şehri izlenimi veriyor. Özellikle ciddi bir Çinli nüfusu var Yeni Zelanda'nın ama bu şehir içi görüntü daha çok Auckland'a öğrenci olarak gelen çok sayıdaki Asyalı'dan kaynaklanıyor. Aslında siz gözünüzle pek çok kimsenin kimliğini ayırt edemeseniz ve ilk bakışta bir Asya şehri diye düşünseniz de insanlarla konuşmaya başladığınızda herkesin nasıl da başka bir yerlerden geldiğini görüyorsunuz.

Genel olarak Yeni Zelanda ama özellikle Auckland gerek çalışmaya, okumaya ya da yaşamaya gelen her milletten insanla dolu. Eğer başka kültürler ilginizi çekiyorsa burası sizin için ideal yer. Her tanıştığınız kişi sizi başka bir deneyime götürüyor ve bana sorarsanız bu çok keyifli.

Elbette ülkelerini, arkadaşlarını, ailelerini bırakıp buraya gelen bu insanların bir arkadaş oluşturma ihtiyacı var. Ayrıca hali hazırda yeni insanlarla tanışmak, sosyalleşmek isteyenler de eklenince bu sosyalleşme amacına yönelik pek çok alternatif gelişmiş. Bunlardan bir tanesi geniş grup yelpazesi ve sizin kendi grubunuzu yaratmanıza imkan vermesiyle oldukça kullanışlı ve aktif olan meetup grup web sayfası. Türkiye'de de meetup organizasyonları olduğunu gördüm ancak ne kadar aktif bilemiyorum.

Aklınıza gelebilecek neredeyse her türlü ilgi alanına hitap eden organizasyonlar meetup içinde bulunuyor ama eğer sizinki yoksa siz de kendi grubunuzu oluşturabilirsiniz. Hatta var olan bir oluşuma alternatif de olabilirsiniz.

Gruplar içinde en aktif olan ve en çok üyeye sahip olanlar genellikle gezi grupları. İyi bir kondisyon gerektiren hiking sporuna bir süre devam ederseniz, kondisyonunuz yoksa da oluyor. Hem spor yapmak, hem Yeni Zelanda'nın güzelliklerini görmek, bir yandan da yeni insanlarla tanışmak...  E daha ne olsun.

Gezilere katılabilmek için meetup web sayfasına üye olmanız ve katılacağınız grubu seçmeniz gerekiyor. Size aktivitelerle ilgili gelen e-posta gönderilerinden de size uygun olanı seçiyorsunuz. Geziye katılacaksanız bilgilendirme kısmını okumayı unutmayın. Ayrıca arabanız yoksa da dert etmeyin, gezi noktalarına gidiş arabası olanlarla organize ediliyor.

Yürüyüşler sırasında yanınıza kim denk düşerse onunla üç beş kelime konuşmak, ilgi çekici bir muhabbete her an dönüşebilir. Şöyle örnek verelim, aynı gün Iraklı, onsekiz yıldır bu ülkede yaşayan bir ortopedi cerrahı ile, Fransa'nın Brittany bölgesinde yaşayıp Breton dili çalışmış bir Bretonla, aslen Güney Koreli olup çocukluğundan beri bu ülkede olup iki gün önce üniversiteyi bitirmiş biri ile tanışabilirsiniz. Aslında bundan çok daha fazlası...

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

13 Kasım 2015 Cuma

Yeni Zelanda'ya Nasıl Geldim?

İngilizce öğrenmek için yıllar süren kurslar, alınan özel dersler, ancak bir türlü dile hakim olamamak. Yurtdışına gitmeyi düşlemek ancak ekonomik zorluklar ve yıllarca ertelenen planlar. Bir kaç yurtdışına gitme girişimi ve en sonunda vazgeçiş.

Bu bir gün yakın arkadaşımın gelip de 'hadi gidelim' demesine dek sürdü. Önce karşı çıktım, aşağı yukarı ne masrafı olacağını biliyordum, ayrıca işlerimizi bırakmamız demek, tazminatlarımızı da yakacaktı. Yeterli ekonomimiz yine oluşmuyordu. Giderdik, gidemezdik tartışmaları sonucu araştırma yapmaya uygun koşulları oluşturmaya karar verdik. Ekonomi kısmını halletmek için de kredi çekmeye. Çalıştığımız süre boyunca kredi taksitlerini ödeyecek, ihtiyacımızdan fazla almış olduğumuz kredinin bir kısım taksidini kendisinin ödemesine izin verecek, sonrasında da zaten yine çalışmaya başlayacaktık.

Hangi ülkeye gideceğimize karar vermemiz bana hala eğlenceli geliyor. İlk elemeyi ingilizce konuşulan ülkeler olarak yaptıktan sonra elimizde Amerika, Kanada, İngiltere ve Avustralya vardı. Amerika fikri bize hiç sıcak gelmedi, bu ülkeyi güvenli bulmuyorduk. Kanada çok soğuktu, soğuğu sevmiyorduk. Arkadaşım daha önce İngiltere'ye gitmişti, ikliminden, sürekli yağmurlu ve bulutlu olmasından hiç hoşlanmamıştı. O zaman Avustralya dedik ve orada okul araştırmaya başladık. Ne yazık ki o sıralarda dünyadaki ekonomik kriz Avustralya dolarını çok yükseltmiş, biz yine açıkta kalmıştık. Yeni Zelanda hakkında pek bilgimiz yoktu. Arkadaşımız olan eğitim acentası bize Yeni Zelanda'yı önerdi, hatta 'ben de pek bilmiyorum ama Yeni Zelanda fiyatları daha uygun, beraber araştıralım isterseniz', dedi ve böylece Yeni Zelanda hayatımıza girmiş oldu.

Maalesef Türkçe kaynak sınırlı, ingilizcemiz de yetersizdi, bu araştırma için. Yine de bulduğumuz bir forum, arkadaşlar aracılığıyla edindiğimiz bir kaç bağlantı, Yeni Zelanda hakkında bir belgesel kararımızı vermemize yardımcı oldu. Evet, dedik, Yeni Zelanda'ya gidiyoruz. Avustralya'yla neredeyse aynı standartlara sahip nüfusu oraya nispeten oldukça küçük, kiwi kuşu ve koyunları dolayısıyla çiftçiliğiyle ünlü bu ülke bize çok sıcak göründü. Yine de her ihtimale karşı, Avustralya vizesi de aldık. Bir fırsatta orayı da görmek istedik, hatta belki vizemizi orada uzatabileceğimizi düşündük. Daha sonra Sydney ve Melbourne'u ziyaret şansımız oldu ama biz yine de Yeni Zelanda'da kalmayı tercih ettik.

Biz, mali durumumuzun yetersiz olmasına, araştırma yaparken karşılaştığımız kısıtlara, geleceğimiz yerde hiç bir tanıdığımız olmamasına rağmen başka bir ülkeye gitmeyi başardık. Acentadan arkadaşımızın tavsiyelerini dinlemememize rağmen başardık. Böyle diyorum, çünkü geldikten çok sonra öğrendiklerimizle ancak idrak ettiğimiz neler söylemişti ve biz nasıl anlamamıştık, onu fark ettik. Bu bize aslında çok istediğinde, bilenleri dinlemememin cezasını da ödeyerek, istenilenin yapılabileceğini, en azından çok da olumsuz olmamamız gerektiğini gösterdi.


https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

9 Kasım 2015 Pazartesi

Dillerde Fiil Zamanları Farklıdır!

İngilizce öğrenirken beni en çok zorlayan konulardan biri zamanlar arasındaki geçişlerdi. Kafamda bunları bir türlü oturtamıyordum. Sonradan bu oturtamamanın zamanları yanlış öğrenmiş olmaktan kaynaklandığını fark ettim. Benim çok zamanımı almış bu öğrenmeyi belki birilerine yardımcı olur düşüncesi ile paylaşmak istiyorum.

Başka bir dil öğrenmek istediğimizde ilk notumuz, başka dillerde zaman algısının, bizim dilimizden farklı olduğu ile ilgili olmalıdır. Bu bilgi bize gerçekten zaman kazandırır.

Bu bilgiyi İngilizce öğretmenleri değişik yöntemlerle bize vermeye çalışsa da, bu bilginin geçişi alışkanlıklarımız nedeniyle oldukça zor olur. Kanaatim bu ilk ders iyi anlaşılmadan diğerine geçilmemesi yönünde.

Yeni bir dil konuşmaya çalıştığımızda cümleleri kafamızda kendi dilimizden diğerine çeviririz. Eğer zamanı doğru öğrenmemişsek bu çeviriler bize maalesef yardımcı olamadığı gibi çokça tekrarı doğrusunu yerleştirmeyi zorlaştırır. Tavsiyem, kullanımlarını öğrendikten sonra doğru kullanımları tekrar etmenizdir.

En yaygın yanlış kullanım ingilizcenin şimdiki zamanında görülür. İngilizcede şimdiki zamanı öğrenince hemen Türkçedeki şimdiki zamanın yerine koymaya çalışırız. Oysa ingilizcedeki şimdiki zaman sadece ve sadece, şu anda o iş yapılıyorsa kullanılır. Biz ise şimdiki zamanı çok daha geniş kapsamlı kullanıyoruz. Bizim Türkçede kullandığımız şimdiki zaman cümlelerinin çoğu ingilizcede 'have been, has been' kalıbı ya da bizim geniş zaman olarak öğrendiğimiz 'do, does' yardımcı fiilleri ile kurulur. Ayrıca bizim dilimizde süreci ifade eden ayrı bir zaman da yoktur.

Örneklerle ilerleyelim, böylece konu net bir şekilde anlaşılacaktır.

Önce ingilizcenin nasıl algıladığına bakalım.

Telefonunuz çaldı, araba kullanıyorsunuz, araç kullanırken telefonla konuşamazsınız ama önemli bir telefon, sadece karşı tarafı uyarmak, telefonla konuşamayacağınızı iletmek için telefonu açıp şöyle diyebilirsiniz;
 - I am driving now.
Bu cümleyi araba kullanmadığınız hiç bir durumda kullanamazsınız. Gerçekten o anda araba kullanıyor olmalısınız. Eğer şaka yapmak istemiyorsanız tabi :)

İki yıldır araba kullanıyorsunuz. Size bir sohbet sırasında sorulan aşağıdaki soruya karşılık, araba kullandığınızı, kullanabildiğinizi belirtmek istiyorsunuz.

Türkçe  - Araba kullanıyor musun? (Türkçe şimdiki zaman kalıbı ile sorulmuş bir soru, araba kullanmadığını görüyor, maksat araba kullanıp kullanamadığını öğrenmek.)
İngilizce bu soru  - Do you drive? denilerek geniş zamanda kurulur.
Türkçe  - Evet, araba kullanıyorum ya da evet iki yıldır araba kullanıyorum diye cevapladığımız soru,
İngilizcede   - Yes I do,   -Yes, I drive,   -I have been driving for two years  şeklinde yanıtlanır.

Eğer anadili ingilizce olan birine sohbetiniz sırasında 'I'm driving' derseniz büyük ihtimalle sizi düeltmeyecek, 'hayır' araba kullanmıyorsun, orada oturuyorsun.' ya da 'I'm driving for two years' derseniz, sizin ara vermeden 7/24, 2 yıl boyunca araba kullandığınızı düşünecektir.

Bizim süreç ile ilgili bir cümle kurgumuz olmadığından have been' kullanımında zorlanıyoruz. Şimdiki zamanı pek çok yerde geniş zaman yerine de kullandığımızdan, diğer dillerde de böyle kullanılacağını düşünüyoruz. Biraz dikkat ve tekrar ile halledilebilecektir.

- I'm dancing.
- No, you are not. You are just talking to me.
- I'm sorry. I mean, I dance.
- How long have you been dancing?
- I have been dancing since I was 7.


Bonus : Ayrıca duygu içeren sözcükler ingilizcede şimdiki zaman kalıbı ile kullanılmaz. Aslında işin, tam şu anda yapılmıyor ilkesine de uygundur bu.

 - Seni seviyorum.
 - I love you.
 - Senden hoşlanıyorum.
 - I like you.
 - Sana gıcık oluyorum.
 - I don't like you.

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

9 Temmuz 2015 Perşembe

Yeni Zelanda'nın Havası Suyu

  
Yeni Zelanda kısaca bir ada ülkesi. North Islnad, South Island ve Steward Island olmak üzere üç ana ada ve pek çok küçük adadan oluşuyor.

Ülke iklimi ılıman, bol yağışlı fakat yaz kış kendini esirgemeyen güneşli olarak tanımlanıyor. Güneye doğru gittikçe sıcaklık haliyle azalıyor.

Yeni Zelanda'nın en büyük şehri Auckland'ı da içinde barındıran North Island- Kuzey Ada iç kesimdeki dağları dışında karı nadiren görüyor. Auckland ise sanki kışı olmayan bir Karadeniz şehri. Yaz, kış bolca yağmur yağmasına rağmen yağışlar genellikle kısa süreli ve birazdan açan güneş ile kendinden eser bırakmayacak nitelikte. Kış aylarında da güneş kendini gösterse de yağışlar şiddetli ve uzun süreli olabiliyor.

Kuzey Adanın güneyinde bulunan ve başkentliği üstlenen Wellington rüzgarıyla ünlü, bu da onu rüzgar sporlarının cazibe merkezi yapıyor.

Etrafı tamamen okyanuslarla çevrili bu küçük ülke kıyılarında okyanustan gelen rüzgarlar bazen kendini hissettiriyor. İç kesimlerde sıcaklık yükseliyor. Nem oranı ise oldukça yüksek.

South Island - Güney Ada genellikle daha soğuk olmasına rağmen daha az nemli olarak tarif ediliyor. Kış sporları Kuzey Adada iç kesimlerde ama Güney Ada'nın özellikle Queenstown şehrinde çok popüler.

Ülkenin en sıcak ayları Ocak ve Şubat, en soğuk ayı ise Temmuz.

Yeni Zelanda'nın güneşi çok güçlü. Buna hava kirliliğinin düşük olması ve de ozon tabakasındaki deliğin Avustralya-Yeni Zelanda bölgesine yakın olması gibi nedenler gösteriliyor ve insanlar güneşin zararlı etkilerinden korunmaya özen gösteriyor. Bronzlaşmak kültürün bir parçası değil ve güneş kremleri bazı yerlerde halka ücretsiz sağlanıyor.

Ülkenin su kaynakları kalitesi ve miktarı bakımından dünyanın ilk 10'unda gösteriliyor. Musluktan su içilebiliyor ve bolca ikram ediliyor, buna rağmen şişelenmiş su ilginç bir şekilde pahalı.

http://www.newzealand.com/int/feature/new-zealand-climate-and-weather/
http://www.doc.govt.nz/nature/native-animals/birds/birds-a-z/penguins/

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

Auckland Konut Piyasası

Ev almak, kendi evinin sahibi olmak hemen herkesin hayali. Kendine ait bir ev neredeyse en önemli gelecek güvencesi.

Auckland'da yaşayanların bir bölümü için ise kendi evinin sahibi olmak sürekli artan ev fiyatları nedeniyle pek de kolay görünmüyor.

Çok katlı evlerin çok nadir görüldüğü Auckland da yerleşim oldukça geniş alana yayılmış durumda. Geniş bir alana yayılmış fakat düşük nüfus oranı iyi, ucuz ve hızlı bir toplu taşıma sistemine el vermediğinden de kişiler iş ya da okullarına özel araçları ile gidiyor. Bir hanede yaşayan herkesin arabasının olması oldukça sık rastlanan bir durum. Her ne kadar yaşam alanlarının ferahlığı, özel araca sahip olma kolaylığı yüksek refah seviyesi işaretleri olsa da trafik yoğunluğu, bu çok nüfuslu sayılmayacak ( yaklaşık 1,5 milyon) şehirde başka bir sorun.

NZ Herald karikatürü 28 Haziran 2015
Len Brown - Auckland Belediye Başkanı
Yine de, ülkenin en geniş iş olanaklarına sahip, kaliteli eğitim veren üniversiteleri, çok kültürlü yapısı nedeniyle şehir, bir çok kişinin yaşamayı tercih ettiği ve geleceklerini planladıkları yer olmaya devam ediyor.

Ev fiyatlarının artışına sebep olarak artan talep yanında yabancı yatırımcıların ilgisinin de sebep olduğu söyleniyor. Auckland'da alınacak bir evin kira getirisi oda başına haftalık 150 ila 350 arasında değişirken, tek odalı bir apartman dairesi 450 dolara kiracı buluyor. Ülkenin herhangi bir yabancı alımı kısıtlaması da bulunmuyor.

Bu hızlı artış ekonomide herhangi bir sarsılmanın hane halkına yansıyacağı düşüncesiyle bir çok Kiwiyi endişelendiriyor.

Biraz rakamlara bakalım.

Ev almak için ev bedelinin %20'sini ödemek koşuluyla, bankalardan 30 yıla kadar yıllık 5,10 ila 7.15 faiz oranı ile konut kredisi alınabiliyor.

Fiyatların ciddi bir şekilde artması, bir kaç sene içinde ev almış olanları ise sevindirmiş durumda. Bunun nedeni ise mevcut kredili evinizin değeri arttığında, evin değerlemesi yapılıp aldığınız krediyle yeni değeri arasındaki fark, alacağınız ikinci evin %20'sini ödemişsiniz gibi sayılıyor ve ilk evinizi aldığınızdan daha kolay bir şekilde konut kredisi alarak ikinci bir ev sahibi daha olabiliyorsunuz. Mesela 400'e aldığınız ev 3 yıl sonra 600 olmuş, almak istediğiniz diğer ev ise 800, normalde bu evi almak için 160 peşinat ödemeniz gerekirken üzeri ipotekli evinizin değeri arttığı için banka peşinat almadan size 800'ü kredi olarak veriyor. Elbette piyasadaki artışın hep böyle devam edeceğini düşünen yatırımcıların iştahı kabarıyor.

"Auckland'ın en büyük emlak firmasının diyor ki, geçen ay, son 11 yıldaki en yoğun Haziran ayıydı, fakat ev fiyatları ulaşabilecekleri en yüksek fiyata daha yakın.

Barfoot&Thompson 1167 emlağı ortadaki fiyat(median price) 786,00 Yeni Zelanda Doları olmak üzere sattı, ortadaki fiyat Mayıs ayına göre %4.8 arttı ancak artış hızı yavaşladı. Geçen üç ayda ortadaki fiyat, her ay %6,5 oranında arttı.

Ortalama fiyatlardaki (average price) artış ise daha keskin oldu. Ortalama fiyat $826,474 ile geçtiğimiz Haziran ayında rekorunu kırdı. satılan konutların üçte biri 1 milyon doların üzerinde alıcı bulurken, fiyatı 500,000 doların altında kalan evlerin oranı sadece %14 oldu.

ASB bank ekonomisti Chris Tennent-Brown ise eğer merkez bankası faizleri bu yıl üç kere daha düşürürse fiyatların daha da artacağını düşünüyor."

Yeni Zelanda hükümeti Mayıs ayında çıkardığı yasa ile alındıktan sonra iki yıl içinde satılan evlerden elde edilecek getirinin vergilendirileceğini duyurmuştu. Fiyat artışını biraz olsun frenleyeceği düşünülen bu yasa, bir çok Yeni Zelandalı tarafından yetersiz bir adım olarak görüldü.
        
Karikatür NZ Herald'dan linki ve diğer kaynaklar aşağıda.



6 Temmuz 2015 Pazartesi

Yeni Zelanda'da Yemek

Yeni Zelanda, oldukça genç bir ülke ve ana nüfusu ülkenin yerel halkı Maoriler ile 18. yy'dan sonra ülkenin İngiliz sömürgesi altında olması nedeniyle Büyük Britanya'dan gelen İngiliz, İskoç ve İrlanda kökenli halklardan oluşuyor. Çoğunluk Britanya halklarından oluşsa da Avrupa'nın hemen her yerinden ülkeye yıllar içinde yerleşimler olduğunu ve elbette başta Çin olmak üzere bir çok Asya ülkesinden ve Pasifik adalarından yine ülkenin yıllar içinde artan oranda göç aldığını da
belirtelim. Bu kadar değişik kökenin ve milletin bir arada bulunması elbette yemek kültürüne büyük ölçüde yansıyor.                                                          

Mitai Maori Köyü / Hangi usülü yemek
Fotoğraf: Bülent Boyacı

Maori yemeğine ve yemeği pişirme yöntemine "hangi" deniyor. Hangi, toprağa kazılan derin bir çukurda taşların kızdırılması ve ardından bu kızgın taşlar üzerine seleler içinde et, patates, kumara gibi yiyeceklerin yerleştirilmesi ve en üst katmanın da üzeri kapatılarak, yemeğin taşların ısısı ve buharla pişirilmesidir. Bu işlemin tamamlanması altı ila sekiz saati buluyor. Yavaşça pişen sebze ve etin çok lezzetli olduğunu da ilave edeyim. Hangi, genellikle düğün, cenaze gibi kalabalıklar bir araya geldiğinde ya da turistik faaliyetler nedeniyle organize ediliyor. Bir lokantaya gidip hangi bulamazsınız, hangi tatmak için Maori kültür etkinliklerine katılmanız gerekir.

Britanya kökenlilerin yemeklerinin haliyle İngiliz yemekleri olduğunu tahmin edersiniz. Bir Yeni Zelandalıya en popüler yemeği sorduğunuzda da "fish and chips" cevabını almanız normaldir. Bir Yeni Zelandalının evinde hazırlanmış güzel bir akşam yemeği muhtemelen şöyle olacaktır; et (kuzu, dana, tavuk, domuz) ızgara, kızartma ya da şinitzel, etin üzerine gravy denilen bir çeşit et sosu, yanına fırında patates, kumara, havuç, bal kabağı, biri ya da birkaçı beraber, bazen püre, yanına yeşil sebze, bezelye, fasulye, beyaz lahana ya da kuşkonmaz ve salata. İngiliz kültüründe olduğu gibi Yeni Zelanda'da da dışarıda yemek ya da yemeği dışarıdan sipariş etmek çok yaygın ve Kiwiler diğer lezzetlere çok açıklar.

Japon yemekleri yoğun olarak soya sosu ve susam sosu içerir, Türk yemeklerinde tuz hakimiyetinin aksine Japon yemekleri tatlımsıdır. Bu tatlımsı lezzetin Kiwi damak tadına çok uygun olduğu söyleniyor. Japon lokantalarının yanında suşi salonlarının da çok yaygın olduğunu belirtelim.

Asya yemekleri içinde en popüler olanı Tayland yemekleri. Tayland yemekleri deniz ürünlerinden, vejeteryan tercihlere kadar oldukça geniş seçenekler sunuyor. Fiyat aralığı da oldukça geniş, genellikle lüks servis veren restorantlar Taylandlıların. Yemeklerinde hissedilen hakim lezzet ise hindistan cevizi. Hindistan cevizi yağı ve sosu Tayland yemeklerinin vazgeçilmezi. Ayrıca kendilerine özgü köri yemekleri de tercih sebebi.

Hindistan lokantaları belki de en yaygın olanlar. Hindistan yemeklerinin kendine has körisini bir sevdiniz mi, arada "canım Hindistan yemeği çekti" demeniz muhtemel. Tüm Asya yemekleri içinde Türklerin sulu yemeklerine en yakın olanlar, lezzet olarak benzemese de Hindistan yemekleri. Yemekler pilav ve naan denilen ve Türkiye'deki lavaşa benzeyen bir çeşit pide ile servis ediliyor.

Ülkenin genel yerleşimi, insanların bahçeli evlerde oturmaları dolayısıyla oldukça büyük bir alana yayılmış durumda. Bu nedenle küçük merkezlerde dairy denilen bakkal benzeri dükkanlar ile take-away diye adlandırılan, ayaküstü lokantaları bulunuyor. Bunlar büyük çoğunlukla Çin, Hindistan ayaküstü yemek salonları ya da kebab salonu.

Başlı başına Türk lokantaları çok yaygın olmasa da Akdeniz mutfağı adı altında çeşitli Türk lezzetleri bulmak mümkün. Bunu kebab salonlarını saymadan söylüyorum. Şaşırtıcı bir şekilde gittiğiniz hemen her yerde Turkish Kebab sunumuyla kebab salonları görmeniz mümkün. Ülkedeki Türklerin önemli çoğunluğu yemek sektörüne hizmet verse de bu kebab salonlarının işletmecileri çok büyük olasılıkla Türk değil ve kebab da biraz Kiwileşmiş (tatlımsı soslar). Ancak son derece popüler.

Take-away shop, yani ayaküstü yemek salonları çok yaygın olduğu gibi, ayrıca food court denilen yemek köşeleri de karın doyurmaya hizmet ediyor. Yemek köşeleri, alışveriş merkezlerinde ya da bazı organize alanlarda dünya yemekleri sunan lokantaların bir arada servis verdiği ve müşterilerine ortak oturma alanı sunduğu alandır, diyebiliriz. Örneğin arkadaşlarınızla food court'a gittiğinizde hepiniz başka bir ülke yemeği alıp aynı masaya oturabilirsiniz. Seçenekler, Çin, İtalya, Endonezya, Malezya, Vietnam, Tayland, Hindistan, Fransa, Türkiye ya da bir başka ülkeden olabilir.

Not: Yazı 24.05.2015 tarihinde https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7251842733988017212#editor/target=post;postID=7870344135721139499;onPublishedMenu=overview;onClosedMenu=overview;postNum=15;src=postname adresinde yayınlanmıştır.

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

Yeni Zelanda Doları

Yeni Zelanda parası, New Zealand Dollar olarak adlandırılır ve NZD olarak kısaltılır.

2013 yılı verilerine göre dünyada en çok işlem gören para birimleri arasında 10. olmasına rağmen "convertible" yani diğer para birimlerine kolay çevrilebilir bir para birimi değildir.

Yeni Zelanda doları ülke dışında bir kaç çevre adanın ve bölgenin de para birimidir.

Türk Lirası ile direk transferi olanaklı değildir. Yeni Zelanda doları ya da Türk Lirası birbirine çevrilmek istendiğinde paranın Euro ya da Amerikan dolarına çevrilip sonra diğer ülkede o ülkenin parasına çevrilmesi ile transferi mümkündür. Fiziksel olarak direk transferi mümkün olmamasına rağmen kağıt üstü çevrim bazı web sayfaları aracılığıyla yapılıp ülke paraları karşılaştırılabilir. Bu rakamlar aşağı yukarı değerleri vermektedir ve ülke parasının değerini anlamakta yardımcı olur.

Para birimi çevirici;

http://www.xe.com/
https://www.google.com/finance/converter

Elbette bir başka ülkenin para birimini hesaplarken o ülkede edinilen ortalama ya da minimum geliri de göz önünde bulundurmak gerekir. Şu anda 1 NZD = 2.07728 TRY ve diyelim ki ekmek Yeni Zelanda'da 5 dolar. Türk Lirasına çevirip aaaa 10 TL'ye ekmek mi olur demek doğru bir çevirme yöntemi sayılmaz. O ülkede kazanılan gelire göre ekmeğin fiyatının gelire ortalaması ya da 1 TL'nin aldığı ile 1 NZD'nin aldığı benzerdir.

Yeni Zelanda'da ne kadar dolar, ne alır?
800gr Ekmek - $3,5 to $7
1 lt meyve suyu ya da su - $3,5
250gr beyaz peynir - $4 to $6,50
Fincan Kahve - $3,50 to $5
Dürüm kebab - $9,50
Ucuz öğle yemeği - $10
Güzel bir öğle yemeği - $15,50 to $25 (belki daha fazla)
Gazete - $2
Makarna - $2 to $5,50
Auckland'da ev kirası - $150 to $300
*Fiyatlar 12.07.2015 günü, yaklaşık olarak verilmiştir.

Yeni Zelanda bozuk paraları şurada;



Yeni Zelanda kağıt paraları da burada;

Image result for new zealand dollar

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

Yeni Zelanda'da Yaya Olmak

Otobüs şoförlerinden başlamışken anlatmaya, biraz da trafik, yayalar ve yolcu taşımacılığından bahsetmek istiyorum.

Auckland'a geldiğimde şikayet konularımın başında otobüs ulaşımı geliyordu. Böylesine gelişmiş görünen bir ülkede metro sistemi olmamasını şaşırtıcı buldum, insana ve ihtiyaçlarına öncelik verdikleri çok belli olan bu ülkede otobüs saatleri pek seyrek ve erkenden sonlanıyor, otobüs dışındaki tek alternatif ise sadece taksi... Taksi de otobüs de oldukça pahalı... Kısa bir süre sonra bu yadırgayan tavrımın İstanbul'dan gelmem nedeniyle olduğunu anladım tabi; nasıldır İstanbul... beş dakikada bir otobüsler, o yoksa dolmuş, taksi dolmuş, metro, metrobüs, vapur, feribot, motor...

Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'da belki de 20 milyonu aşkın kişi yaşıyor, New Zealand'ın en büyük şehrinde 1,5 milyon. Yeni Zelanda'nın toplam nüfusu ise sadece 4,5 milyon. Farklı olan sadece nüfus yapısı değil, yerleşim de bizimkine hiç benzemiyor. Burada küçük şehir merkezinde yaşam alanı olarak kullanılan gökdelenler var. Bu gökdelenler sayılıdır, halkın çoğunluğu bahçeli, müstakil evlerde yaşıyor. Apartman diyebileceğiniz yapılar, müstakil evlere oldukça benziyor, diğer evlere uyumlu bir şekilde dizayn edilmiş, en fazla üç katlı, yanyana dizilmiş evler gibi diyebiliriz. Tabi böyle olunca oturulan mahalleler çok geniş bir alana yayılıyor ve ulaşım da kişisel araçlarla sağlanıyor. Uzakdoğunun ikinci el araçlarının ülkeye girişi gümrüksüz ve bu da fiyatları aşağı çektiğinden kullanabileceğiniz düzgün bir aracı 2-3bin Yeni Zelanda Dolarına edinebiliyorsunuz. Sürücü belgesi 15 yaş itibariyle alınabiliyor. Her evde 2-3 araç olması normal karşılanıyor.
Bu bilgilerin ve gözlemlerin ardından otobüslerin neredeyse sadece kamu hizmeti için var olduğunu görüyorsunuz, çünkü bilet pahalı olsa da bazı hatlar 2-3 yolcu için hareket edebiliyor. Metro yapılmaması, zarar edeceğinden korkulmasından olabilir...

Otobüs ücretleri 1,80 Nzd'den başlıyor. Şehir, stage denilen bölgelere ayrılmış ve ücret buna göre ödeniyor. Yaklaşık 30-40 dakika yolculuk yapılan alan 3.stage'e denk geliyor. 3.stage ücreti 4,5 Nzd ile oldukça yüksek bir meblağ. İlk 6 ayımda homestay'de, yani bir Kiwi aile --Yeni Zelandalılar kendilerine Kiwi diyor, bu isim Kiwi adlı uçamayan, kör Yeni Zelanda'ya özgü kuştan esinleniyor-- ile beraber yaşadım, şehrin dışında şirin bahçeli bir evde. Bu dönemde şehirde yaşamanın hayalini kurdum. Şehre taşındığımda da gördüm ki şehirde yaşayanların neredeyse tamamı benim gibi öğrenci ya da buralı olmayan kimseler.

Bu bilgilerden sonra yazıya başlığını veren turuncu toplara ve çapraz geçişe gelelim. Bu iki uygulama da insana öncelik verdiğinden sevdiğim, ilgimi çeken ve Türkiye'de uygulanmayan ve bu nedenle de daha önce bilmediğim trafik kuralları.

Turuncu toplar, yaya geçitlerinin iki başında bulunuyor, bazıları yanan turuncu ışıklar şeklinde, özellikle gece yoğun olan bölgelerde lamba olanlar tercih edilmiş, bazı yerlerde de tabela şeklinde uygulanmış. Anlamı şu; aracı ile hareket eden kişi turuncu toplu alanın yakınında bir kişi görürse yavaşlamak, durmak ve kişi karşıdan karşıya geçecekse geçişi beklemek zorunda. Trafik aslında çok büyük değişiklik göstermiyor, turuncu topu olmasa da Türkiye'de de, sürücü eğitimlerinde de söylendiği gibi yaya geçidinin manası aynıdır ancak uygulayan bir kişi bile yoktur. Belki buradaki en belirgin fark, trafik kurallarının uygulanıyor olması.

Çapraz geçiş ise biraz farklı. Bu uygulama Türkiye'de yok ama uygulandığı başka ülkeler varmış. Auckland'ın en büyük ve merkezi caddesi Queen Street. Cadde bir çok yerden yollarla kesiliyor ve dörtyollar oluşuyor. İşte bu dörtyol noktalarında yayalar için yeşil ışık her yön için aynı anda yanıyor ve istediğiniz tarafa yaya olarak geçebiliyorsunuz, çapraz bile. Bu uygulama büyük caddeler ve yayanın çok olduğu merkezi noktalarda uygulanıyor her trafik ışığı bu şekilde değil. Bu uygulamanın yapıldığı noktalarda araçlar yol alabilmek için yayalara iki kez yeşil ışık yanmasını beklemek durumunda, bu nedenle de bu yollara girmek araçlar için pek hoş değil. Uygulamanın trafiği diğer yollara vermeye teşvik ettiği düşünülebilir ama her şeyden önce insani ve hayatı kolaylaştırıcı. Her yerde uygulansın derim...

Son olarak bütün trafik ışıkları düğmeli, trafik lambasını çalışır duruma getirmek için basmanız gerekiyor ve lambalar yandığında "çiuuv" soundunda bana kuş sesini hatırlatan sesli uyarıyı da yapıyor. İlk zamanlarımda bu sesi her duyduğumda tekrar etme dürtüsü doğuyordu bende, niyeyse :)) "çiuuv"

Not: Bu kadar trafikle ile ilgili yazı yaz, trafiğin bu ülkede soldan aktığını yazma... ben gerçekten alışmışım bu ülkeye... oysa geldiğim ilk zamanlar karşıdan karşıya geçerken ters tarafa baktığım için ölücem, diyordum :))

Not: Yazı 20.04.2012 tarihinde http://delimorsi.blogspot.co.nz/2012/04/turuncu-toplar-ve-capraz-gecis.html adresinde "Turuncu Toplar ve Çapraz Geçiş adıyla yayınlanmıştır.

https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/
https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/

Yeni Zelanda'nın İlgi Çekici Otobüs Şoförleri

Hava ışıl ışıl... Bu güzel sonbahar gününde, kendimi hızla dışarı atıyorum. Niyetim Auckland'ın kuzey merkezi Takapuna sahiline gitmek. Şehrin merkezinde  tertemiz sahiller bulmak harika. Takapuna'ya ulaşmak için şehir merkezinden yaklaşık 20 dakikalık bir otobüs yolculuğu yapmalıyım.

Durakta bekliyorum ve otobüs geliyor. Şoförü gördüğümde ilk tepkim gülümseme, aklımdan da "sizi seviyorum" demek geçiyor. Otobüs şoförümüz, biraz kilolu ve koltuğunu tam anlamıyla kaplıyor ama ilk göze çarpan şu; sapsarı ve kıvırcık ve neredeyse beline kadar uzun saçlarını tarayıp iyice kabartmış, sonra onları ikiye ayırmış, yüzünün iki yanından akan iki şelale, sonra minicik dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj ve masum mavi bakışlarıyla 45 yaşlarında bir teyze... şimdi gel de sevme bu tatlı kadını... herkese tek tek yardımcı oluyor şoförümüz, yolcular yerlerini alıyor ve yola çıkıyoruz.

Giderken aklımdan bir bir "otobüs şoföründen etkilenme" anlarım geçiyor. O anda anlıyorum ki bu anlar hiç de az değil...

Esmer tenli ve sarı saçlı ablamız saçlarının peruk olduğunun anlaşılması umrunda bile olmadan ustalıkla kullanıyor otobüsünü...

Beyaz saçları ve sakalları birbirine karışmış kulağında küpesi yaşı hayli ilerlemiş ama dinç görüntüsü ile insana güven veren otobüs şoförümüz...

Çok zayıf yapılı beyaz tenli, altında kısacık şortu ve dizine kadar çektiği beyaz çorapları ve başındaki kovboy şapkasıyla yolcuları ile özenle ilgilenen şoförümüz...

Bir gün havaalanına gidiyoruz geç vakit... Arkadaşımız gelmiş uzaklardan onu karşılayacağız... Toplasan beş yolcuyuz... Otobüse binişimiz ardından şoför ışıkları kapattı ve müzik...  Alana gidene kadar müzik ziyafeti çekti bize... Öyle keyifle yolculuk yapmıştık ki, uzaklardan gelen ve bu ülke hakkında ona ilk fikri verecek otobüsü kaçırmasına üzüldük ama şanslıydık, dönüşte aynı şoföre denk geldik ve geceye müzikle devam etmemizi sağlayan bu şoföre minnet duyduk.

Yol sorduğum ve bana yardımcı olmak istediği için öne oturmamı rica eden benimle sohbet ederken bir yandan da kendi alanında duyabildiği müziğe ıslığıyla eşlik eden kısaca kendi kişiliğiyle işini iyi yapan sevgili otobüs şoförünü de unutmamalıyım...


Buranın yerli halkı Maori'lerin oldukça belirgin bir fiziksel yapıları var... kadını erkeği oldukça kilolu, ancak  çoğunlukla şişman bir görünümden ziyade kalıplı diyebileceğimiz iri bir yapıya sahipler... Esmer tenliler ve harika bir dövme gelenekleri var. Yapımının nasıl olduğunu duyduğumda biraz irkilmiş olsam da muhteşem desenleri olduğunu belirtmeliyim. Son yıllarda kamu işinde çalışanların dövme yaptırması serbest bırakılmış. Kolu boydan boya dövmeli ya da yüzünde dövme olan bir otobüs şoförü ile burada karşılaşabilirsiniz. 

Yeni Zelanda bir çok İngiliz kaynaklı ülke gibi diğer ülkelerden pek çok göçmen barındırıyor. Bu da renge renk katıyor elbet... Buraya her gelen kendi kültürünü, elbisesini, dinini, geleneğini getiriyor. Göçmenlere kendi kültürlerini yaşamakta büyük sınırlar getirilmemesi de bunları normal yaşamın içinde görmenize ve kolaylıkla benimsemenize neden oluyor. Burada en büyük göçmen grubu Çinliler, ardından da Hindular geliyor. Otobüs şoförü koltuğunda Çinli bir amca ya da bir Hindu görebilirsiniz.

Belirtmeliyim, burada görevlilere bir şey sorduğunuzda size gerçekten yardımcı oluyorlar. Bilmedikleri bir konuysa bilene yönlendirmeye çalışıyorlar. Bu sadece otobüslerle sınırlı da değil. Bir de çok güzel bir gelenekleri var. "Teşekkür etmek".  Otobüse binerken çoğunlukla evine misafir kabul eden bir ev sahibi ile karşılaşıyorsunuz, size "hoş geldin" gülümsemesini sunuyor, siz de selamınızı veriyorsunuz, inerken de teşekkür ediyorsunuz.

Bu genel saygı ama her şeye, herkese olan olan saygı beni mutlu ediyor. Bunlar etrafında olurken insan daha çok insan oluyor.

Belki bu sadece benim penceremden görebildiğimdir ama yine de iddia ediyorum, bu ülkenin en ilgi çekici meslek grubu "otobüs şoförleri"

Sevgi İkinci

Note: Yazı ilk kez 19.04.2012 tarihinde 
http://delimorsi.blogspot.co.nz/2012/04/yeni-zelandann-en-ilgi-cekici-meslek.html adresinde "Yeni Zelanda'nın en çekici meslek grubu" adıyla yayınlanmıştır.


https://www.facebook.com/yenizelandadayasam/https://www.instagram.com/sevgininfotogunlugu/